Birey Olabilmek
Yoğun
kalabalığın içinde tek başına birey olabilmek ve birey kalabilmek nefes
aldığımız her saniye boyunca unutmamamız gereken bir değerdir. Birey
olmayı başarabilirsek topluluk olmayı da başarabiliriz. Tıpkı güzel bir
bahçenin içindeki rengârenk çiçeklerin bir arada olması gibi. Çiçekler kendi
farklılıklarını en güzel karşı renk ve türdeki bitkilerin arasında gösterir ve
bir arada olduklarında bir bütün olmanın duygusunu yaşatabilirler. Farklı,
alımlı, özgür bir bahçeyi yapabilmek için doğanın tüm nimetlerinden faydalanmak
gerekir. Tıpkı doğa ananın hiçbir ayrım yapmadan tüm canlıları bir arada
yaşatabildiği gibi. Biz insanlar birbirimize benzemek yani bir ses, bir renk,
bir akıl olmak için tüm her şeyimizi hiç çekinmeden hatta karşımızdakini
öldürme pahasına kullanabiliyoruz. Birbirimize benzemek ve tek ses olmak ne
kadar doğru? Vücut bile var olmak ve varlığını sağlıklı devam ettirebilmek için
kalbe, ciğere, damara, deriye, böbreğe, bağırsağa, beyine, iskelete, göze,
kulağa vb. gibi nitelikleri ve nicelikleri farklı birçok organa ihtiyaç duyabiliyorsa
bizim de daha iyi bir dünya ve özgür yarınlar için tüm seslere, renklere, bakış
açılarına ihtiyacımız var.
Yemek
yapabilmek için nicelikleri ve nitelikleri farklı olan maddelere ihtiyacımız
var. Tıpkı güzel bir köfteyi yapabilmek için kıyma, tuz, soğan, baharatlar,
ekmek, salça vb. gibi şeylere ihtiyaç duyduğumuz gibi. Demek ki güzel bir
yemek, umut dolu yarınlar, sevgi dolu bir birliktelik, özgün bir şarkı, farklı
bir resim, sağlam bir araba, depreme dayanıklı bir ev, kaliteli bir elbise yapabilmek
için hep farklı elementlere ihtiyacımız var. O halde güçlü yarınlar için
birbirimize ihtiyacımız var. Bu gereksinimleri duyduğumuz halde neden tek tip
insan modeli yaratmak için birbirimizi yıpratıyoruz? Sevgililer partnerlerini
kendilerine benzetebilmek için müthiş uğraşlar içine girebiliyor, devletler
halkını tek bir düşünce sistemi altında birleştirmek için medyayı, eğitimi,
güvenlik güçlerini, hukuk sistemini, din olgusunu kullanıyor, feodal
ilişkilerde tek tip insan yaratabilmek için gelenek ve görenekleri kullanıyor.
Bu anlayış kıymasız, baharatsız, soğansız, tuzsuz bir köfte tadına veya
böbreksiz, kalpsiz, beyinsiz, insan tipine doğru götürür. Bütün olabilmek için
farklılıklarımızı kullanmalıyız.
Birey
olamadan oluşan topluluklar yalnızca kuru kalabalıktan ve robotlaşan
yığınlardan başka bir şey değildir. Önce birey olmalıyız, bireyin tüm
özgürlüklerini ortak hayaller ve umutlar dâhilinde buluşma noktasına
gelmeliyiz. Bunun içinde birbirimizi yönlendirmekten daha çok birbirimize
yönelme noktasında hareket etmenin yollarını aramalıyız.